Bursa
Hafif Kar Yağışlı
1.2°
Başka Gazete
Yaman Kaya
Yaman Kaya
[email protected]

Bursa'da zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma davası!

2025.12.29 11:23 Son Güncellenme: 2025.12.29 11:56

Bütüncül yaklaşımdan uzak, salt rant odaklı parsel bazlı plan değişiklikleriyle katledilen Bursa'da Nilüfer'deki bir projenin daha siyasi sorumluları hakim karşısına çıkacak.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancıları Odası'nın (ŞPO) şikâyeti üzerine başlayan soruşturmada Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve hâlen görevde olan bazı belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu, 2014-2019 döneminin AK Parti'li, MHP'li ve DP'li 64 Büyükşehir meclis üyesinin 'görevi kötüye kullanma' suçlamasıyla cezalandırılmaları istemiyle iddianame hazırlandı.

Davanın ilk duruşması Bursa 27. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 25 Mart 2026'da görülecek.

İddianamede suç tarihi olarak 21/02/2017, 26/04/2017 tarihleri yer aldı.

Söz konusu tarihlerde Bursa Büyükşehir meclisinden iki tartışmalı karar geçmişti.

Bu kararlar emsal çılgınlığının simgelemiş projelerinden biri için alınmıştı.

İzmir Yolu üzerindeki 'Nilüfer Sitesi' olarak bilinen 7252 ada 1 parseldeki yaklaşık 18 bin metrekarelik alanla ilgili yapılan plan değişiklikleri onaylanmıştı.

Ancak ortada ciddi bir sorun vardı!

Daha önce aynı yere ilişkin, önemli ölçüde yoğunluk artışı yapıldığı tespit edilen plan değişiklikleri; kamu yararına, şehircilik ve planlama ilkelerine, imar mevzuatına aykırılık gibi gerekçelerle mahkeme tarafından iptal edilmişti!

Buna rağmen mahkemenin kararı dikkate alınmamış, iptal gerekçeleri ortadan kaldırılmadan 2017'de aynı yerle ilgili yeni plan değişiklikleri yapılmıştı!

Yani mahkeme kararları bir anlamda yok sayılmıştı!

İmar kanunu ve ilgili yönetmeliklere aykırı plan değişikliklerine, Mimarlar Odası Bursa Şubesi askı sürecinde içinde itiraz etse de bir gerekçe belirtilmeden "askı itirazının uygun olmadığına" şeklinde karar verildiği...

Her iki plan değişikliğinin iptali için TMMOB Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi tarafından Bursa 3. İdare Mahkemesi'nde iki ayrı iptal davası açıldığı...

İptal kararındaki gerekçeler giderilmeden aynı bölge ile ilgili benzer hükümler içeren plan notlarının plana eklenmesi, aynı bölge ile ilgili olarak değişik tarihlerde yapılan dört ayrı plan değişikliğinin iptali için açılan davalar kapsamında görevlendirilen bilirkişilerce hazırlanan raporların hepsinde, yapılan plan değişikliklerinin imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı şeklinde tespitlerin bulunması nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından 2018'de soruşturma izni verildiği...

Soruşturma kararına yapılan itirazı Danıştay'ın 2019'da reddettiği...

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması kapsamında emekli Sayıştay denetçilerinden oluşan bilirkişi heyetinin düzenlediği raporda da "şüphelilerin mahkeme kararına uymadığı, mahkeme kararları doğrultusunda yeni bir imar planının yapılmadığı, yapılan değişikliklerin kamu zararına yol açtığı"na yönelik bilgiler de iddianamede yer aldı.

İddianamede şüphelilerin eylemleri ile görevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek kamu zararına neden olmak suretiyle üzerlerine atılı zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri öne sürüldü.

ŞPO ve Mimarlar Odası Bursa şubeleri 2017'de yaptıkları ortak açıklamada, mahkeme kararını bertaraf etmeye çalışan plan değişikliklerini eleştirmişti. İptal gerekçeleri ortadan kaldırılmadan yapılan değişikliklerin hukuksuzlukların üstünü örtemeyeceği kaydedilmişti.

Aynı açıklamada yer alan şu ifadeler ibretlikti:

"Kentimiz 1. derece deprem bölgesinde yer almakta ve yapılan bu hukuk dışı işlemler deprem korkusu ortaya sürülerek meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Yalnızca malik, onay kurumu ve yüklenici üçlüsü kazanacaksa kamu yararı bunun neresindedir?

Bursa'da nazım plan notuna eklenen 0.50 emsal artışına dayalı olarak yapılan uygulamaların, kentsel dönüşüm sürecinin en temel ölçütü olan mevcut teknik ve sosyal altyapının iyileştirilmesi amacını yerine getiremediği ortadadır.

Kentimizin mevcut sorunlarını büyütecek nitelikte olan bu uygulamalar, ne gündelik hayatımızın daha rahat, sağlıklı, yaşanabilir olmasını, ne de doğal afetler durumunda ortaya çıkabilecek kriz durumlarında güvenliğimizi sağlayacak bir mekânsal yapının ortaya çıkmasını sağlayabilir.

Bütün amacı daha iyi ulaşım, daha çok yeşil alan, daha çok açık alan, daha çok okul alanı, daha sağlıklı konut alanları gibi hizmetler vermek olması gereken onay mercileri, siyasi ve ekonomik rant uğruna hukuksuzlukta ısrar etmektedirler."

2017'de yapılan açıklama böyleydi...

2025'i bitirmek üzereyiz...

Tarihin kimi haklı çıkardığı ortada değil mi?

Savcılığın, aynı bölgeye ilişkin iptal gerekçeleri giderilmeden farklı tarihlerde alınan meclis kararlarını, tek seferlik bir işlem değil, süreklilik arz eden bir kamu zararı zinciri olarak değerlendirmesi önemli. İddianameye göre mahkeme kararının gereklerinin bilinçli biçimde yerine getirilmemesi söz konusu.

İddianamede meclis üyelerinin sorumluluğu da "çoğunluğa uymak" ya da "komisyon raporuna dayanmak" gibi gerekçelerle bertaraf edilmiyor; hukuka aykırılığı bilebilecek konumdaki her meclis üyesinin bireysel oyunun sorumluluk doğurduğu görülüyor.

Kamu zararının yalnızca mali bir kayıp şeklinde ele alınamayacağı; planlama düzeninin bozulması ve belli parseller lehine haksız imar avantajı yaratılması boyutlarıyla da değerlendirilmesi gerektiğine ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Sadece savcılık süzgecinden değil; İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma izni ve Danıştay'ın bu izne yönelik itirazı reddeden kararıyla da çok katmanlı denetimden geçmiş bir dosya bu.

Esasında bu davayı sadece bir imar dosyası olarak değerlendirmek doğru değil.

Dosyayı; mahkeme kararını tanımayan, iptal edilse de yenisini yaparız diyen planlama anlayışıyla yürütülen bir kent yönetimi pratiğinin yargı önüne çıkması şeklinde okumak daha doğru olacaktır şüphesiz ki.

0.50 ile başlayan süreçte kimsenin derdi kentsel dönüşüm falan değildi.

Nitekim 17 ilçe için geçerli plan notuna dayanarak emsal artışı talebinde bulunulan yerlerin neredeyse tamamı Nilüfer'deydi.

Ayyuka çıkan rant iddialarıyla gündemden düşmeyen, 'tek imza' ile sayısız kent suçu işlenen Turgay Erdem dönemi ise imar özelinde bambaşka bir şehir katliamını beraberinde getirdi.

Nilüfer; fahiş emsalli inşaatlarla müteahhitlerin cenneti, Türkiye'de imar yolsuzluğunun başkenti hâline getirilirken kirli rant düzeni Bursa'ya onarılması mümkün olmayan büyük zararlar verdi.

Bu kadar fahiş emsalli inşaat yapıldı da Bursa'nın hangi kentsel dönüşüm ihtiyacı giderildi?

Kamunun hakkı bu kadar gasbedildi de hangi dar gelirlinin konut problemi sona erdi, ekonomik durumu düzeldi?

Bursa'nın dününü, bugününü ve yarınını yok eden kirli rant düzeni sadece belirli grupları daha fazla zenginleştirdi.

Nilüfer'deki Central Balat ve Umutkent Sitesi'yle ilgili de 169 kişi hakkında 'görevi kötüye kullanma' suçlamasıyla iddianame düzenlenmişti.

'Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Yönetme ve Suç İşlemek Amacı ile Kurulan Örgüte Üye Olma, Rüşvet ve Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığını Aklama' suçları iddiasıyla sürdürülen, aralarında Turgay Erdem'in de bulunduğu çok sayıda kişinin tutuklandığı soruşturma da devam ediyor.

Yeni yılda bu dava ve soruşturmaların akıbeti dikkatle takip edilecektir kuşkusuz.

Kamunun hakkını sermayeye transfer eden rant yapılanması tüm uzantılarıyla ortadan kaldırılmadıkça bu şehrin nefes alamayacağı ise nettir.

Not: Yeni yılınızı şimdiden kutluyor, esenlikler diliyorum.