2025.10.20 14:41 Son Güncellenme: 2025.10.20 14:44 - SİYASET
İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, partisinin Başkanlık Divanı Toplantısı ardından soruları yanıtladı. Dervişoğlu, AYM kararlarının herkes için bağlayıcı olduğunu ifade etti. Dervişoğlu son günlerde tartışma konusu olan Numan Kurtulmuş'un Kürtçe şiir okumasına da, "Bizim hiç kimsenin ana diliyle ilgili bir problemimiz yok." sözleri ile değindi.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile komisyon üyeleri, Diyarbakır'da ziyaretlerde bulundu. Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin ilk programı, Dicle Üniversitesi'nde düzenlenen 2025/2026 Eğitim Öğretim Yılı Akademik Yıl Açılış Töreni oldu.
Törende sürece dair açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, konuşmasını Kürtçe dizelerle tamamladı.
Kürtçe şiir daha sonra TBMM'nin resmi X hesabından paylaşıldı. Ancak sonraki zamanlarda bu duruma tepki gösterenler oldu. İYİ Partili vekillerin de dahil olduğu tartışma parti lideri Dervişoğlu'na da soruldu.
Dervişoğlu'na sorulan soru şu şekilde oldu:
Sayın Başkan, Numan Kurtulmuş Diyarbakır programı kapsamında Dicle Üniversitesi'nin akademik açılış töreninde Kürtçe bir şiir okudu. Bununla ilgili İYİ Parti milletvekilleri de bazı tepkiler gösterdi. Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Dervişoğlu, kimsenin ana dili ile ilgili bir problemlerinin olmadığını, Kürtçe'nin de bir dil olduğunu söylediğini aktardı. Ancak devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu, bu çıkışı yapan Numan Kurtulmuş'un tepkilerin geleceğini bildiğini, buna rağmen adım atmasının maksadı olduğunu öne sürdü. Dervişoğlu bu sorunun cevabının Kurtulmuş'ta olduğunu ifade etti:
Buna Türkiye tepki gösterdi. Tepkinin muhatabının bütün bunları yaparken böyle bir tepkiyle karşılaşacağını kestirmesi lazım. Sayın Numan Kurtulmuş o siyasi tecrübenin sahibidir, bana sorarsanız. Tepki görecek bir şeyi yapmış olmasının arkasındaki maksadın kendisine sorulması lazım. Ben meseleyi öyle değerlendiriyorum. Bizim hiç kimsenin ana diliyle ilgili bir problemimiz yok.
Biz, ben şahsen Kürtçenin de bir dil olduğunu söylüyorum. Yani eğer bunu analar kullanıyorsa, babalar kullanıyorsa bu bir dildir. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir resmi dili vardır. Herkesin yasalara uyması, tartışmalara konu olabilecek argümanlardan yararlanarak konuşmalarını ona göre şekillendirmemesi lazım. Ben Sayın Kurtulmuş'un bu tepkinin oluşacağını bildiğini ama bundan neyi murat ediyor, doğrusunu isterseniz aslında onu merak ediyorum.
Bu sorunun cevabı Numan Kurtulmuş'ta gizlidir. Diler ve umarım ki bu konuyla ilgili kamuoyunu da aydınlatacaktır. Yani bizim bu süreçle alakalı olarak bu zamana kadar ortaya koymuş argümanların hepsinin geçerliliğini koruduğunu, bu zamana kadar söylediğimiz her şeyde haklı çıktığımızın anlaşılması övüneceğimiz bir durum değil. Bu kadar öngörüsüzlüğü anlamamaktan, anlamamakla ısrar edenleri doğrusu yadırgıyoruz.
Onun için Türk toplumunu kendi içinde parçalara ayırarak birbirine karşı kutuplaştırmak ve o kutuplaşmadan beslenen siyasi anlayışları reddediyoruz. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Bizim için asıl olan Türkiye'nin birliği, beraberliği, bütünlüğüdür. Türkiye'nin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, üniter devlet yapımıza, devletimize, milletimize, cumhuriyetimize kastedenlere karşı da uyanık davranılması gerektiğini bir kere daha buradan tekrarlıyorum.
O sebeple hem Sayın Numan Kurtulmuş'un hem onun değirmenine su taşıdığı maksadı toptan bir bakış açısıyla değerlendirmeye tabi tuttuğumuzu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin birliğine kimse zarar vermesin, vermeye uğraşmasın, çabalamasın. Türk milleti buna müsaade etmeyecektir. Tarihte etmemiştir, bundan sonra da etmeyecektir. Türkiye, terör örgütünün yol göstericiliğinde çıkılmış bu yolculuktan kendi menfaatine uygun bir sonuç çıkaramaz.
O sebeple devleti yönettiğini zannedenlere de, buna teşne olanlara da burada bir kez daha uyarımı tekrarlıyorum. Türk milletinin birliği, beraberliği, bütünlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlık gerekçeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapu senedi üzerinde yaşanan tartışmalara artık zaman kaybetmeden son verilmesi gerekir diye söylüyorum.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Başkanlık Divanı Toplantısı ardından sorulan sorulara şu şekilde yanıt verdi:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilen seçimleri de pek tabii ki konuştuk. 2027 Bütçe Kanun Teklifi üzerine değerlendirmeler yaptık. Ayrıca bu hafta gündeme gelmesini beklediğimiz 38 maddelik bir Vergi Kanunu var. Onun üzerinde değerlendirmelerde bulunduk. Yine bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine gelecek olan iki önemli tezkere var. Lübnan, Irak ve Suriye tezkereleri. O konuyla alakalı olarak da çeşitli değerlendirmelerde bulunduk. Öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilen seçimlerin sonrasında, seçimlerden başarıyla çıkan ve 6. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Sayın Tufan Erhürman'a başarı dileklerimi iletiyorum.
En başından itibaren söylüyorduk. Kıbrıs halkının iradesine müdahale etmemek için herhangi bir aday destekleme tercihinde bulunmamıştık. Onun sonuçlarını görüyoruz bugün. Kıbrıs'ta teşekkül eden milli iradeye sonuna kadar saygılıyız. Her seçim sonrası birtakım tartışmalar elbette ki yapılacaktır ama halkın ortaya koymuş olduğu irade de asla reddedilemez.
Bu kapsam içerisinde baktığımızda Kıbrıs meselesine hala milli bir dava olarak yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum ve bu alandaki siyasi ikiyüzlülüğü ve ikircikli tavırları terk etmemiz gerektiği hususunun da altını kalınca bir çizgiyle çiziyorum. Sizin sorunuzun amacı spekülatif beyanlarla alakalıdır. Dolayısıyla o spekülatif beyanlara öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve Türkiye'de iş başında bulunan hükümetin cevap vermesi gerekiyor.
Sayın Devlet Bahçeli'nin bir açıklaması oldu. Konuyla ilgili seçim sonuçlarının tanınmamasına ve Kıbrıs'ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Türkiye'ye katılımıyla alakalı olarak?
Sayın Bahçeli'nin Türk siyaseti üzerindeki etkisi tartışılmaz ama yetkisi tartışma konusudur. Bu beyanlarına yetkili makamlardan bir cevap verilmesini ya da konunun vuzuha kavuşturulması, açıklığa kavuşturulmasının gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Tekrar başarılar diliyorum Sayın Tufan Erhürman'a.
Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır'da DEM'in Özgürlük Yürüyüşü gerçekleştirildi ve bu yürüyüşte de polislere düşman ifadesi kullanıldı. Yanı sıra da hükümet kanadından da tepkiler geldi aslında. "Terörsüz Türkiye sürecine sabotaj" ya da "provokasyon" dendi. Siz nasıl değerlendirirsiniz?
Bütün bunları bekliyordum. Benim için hiçbir zaman sürpriz olmaz bu kabil gelişmeler. Eğer siz bir yolu terör örgütleriyle müzakere ederek ya da terör örgütünün başına, İmralı'daki cani başına kurucu önder vasıflaması yaparak bu yolculuğa çıkarsanız böyle bir şımarıklık, beklenen bir şımarıklıktır. En başından beri bu tehlikeye işaret ediyorum. Muhatabınız terör örgütü olunca elbette ki provokasyonlar, itimatsızlıklar da söz konusu olacaktır.
Bu, benim açımdan sürpriz olmamıştır. İyi niyetle çıkıldığına inanırsanız bir yolculuğa, doğru kişilerle çıkacaksınız. Dolayısıyla bugün hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaşanan hem Diyarbakır'ın sokaklarında yaşanan şey, benim açımdan bakıldığında asla sürpriz olmaz. Dolayısıyla böyle bir vasatın oluşmasına vesile olacak adımları atanların nelere vesile olduklarını da bu duruma bakarak değerlendirme ihtiyacı hasıl olmuştur.
Şimdi siz açıklama yapmadan önce İçişleri Bakanı'nın konuyla ilgili açıklamasını gördüm. Hükümet tarafından vahamet keşfedilmeye başlandı. Ne demiştim en başında? "Türkiye'nin tartışılmazlarını tartışma masasına yatıracaklar. Üniter devleti aşındıracaklar, cumhuriyetin tapu senedini aşındıracaklar, tartışılmazlarımızı tartıştıracaklar ve bu vasattan da beslenmeye çalışacaklar." E onun artık sonuçlarını görüyoruz. Diler ve umarım ki bu yaşanan gelişmelerden Türkiye'yi yönettiğini zannedenler kendi namı hesaplarına bir pay çıkarmaya muvaffak olabilirler.
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez de, "Anayasa Mahkemesi bir ihlal kararı verdiğinde tüm kurumların, tüm yargı organlarının buna uyması gerekir." cümlesini kullandı. İktidarın AYM kararlarına dair tutumu da tartışılıyor bir yandan tabii. Siz nasıl değerlendirirsiniz?
Adalet tartışılıyor genel anlamıyla Türkiye'de. Anayasa Mahkemesi bir temyiz mahkemesi değildir. Anayasa Mahkemesi'nin kararları hepimiz için bağlayıcıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından da bağlayıcıdır, yerel mahkemeler açısından da bağlayıcıdır. Özellikle hak ihlalleri söz konusuysa Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uyulması gerekir. Ama işte "uyuyorum", "uymuyorum", "saygı duyuyorum", "duymuyorum" türünden tartışmalar Türkiye'de yaşanan adalet duygusundaki aşınmaya her geçen gün katkı sağlıyor. O bakımdan siyaseten söz söyleme makamında olanların kelimelerine özen göstermelerini öneririm.