Su krizi yaşayan Bursa, deprem gerçeğiyle de bir kez daha yüzleşti.

Haliç Kongre Merkezi'ne ulaşmamıza kısa süre kala aldık Marmara Denizi'nde meydana gelen 5 büyüklüğündeki sarsıntının haberini.

Gelen mesajlarla fark ettiğimiz deprem, Bursa'da da şiddetli hissedilmişti.

Marmara Urban Forum'u (MARUF'25) takip etmek üzere dün İstanbul'daydık.

Bugünlerde sadece Bursa değil dünyadaki pek çok kent, çok sayıda krizle pençeleşiyor.

Krizler, belirsizlikler kadar her kentte umut ve fırsatlar da var.

Marmara Belediyeler Birliği (MBB) tarafından tam da konjonktürün ruhunu yansıtan bir konseptte 'Tüm mümkünlerin kıyısında' temasıyla düzenlendi MARUF'25.

Bu sene büyük bir eksiklik olsa da MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey farkı da hissedildi.

Önce büyük eksiklikten, ülke demokrasisinin büyük ayıbından söz edelim:

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yanı sıra MBB'ye bağlı 12 belediye başkanı...

Toplamda ise 17 belediye başkanı bugün tutsak!

Sadece onlar değil, çok sayıda meclis üyesi ve bürokrat da siyasi sebeplerle cezaevinde.

Tutuksuz yargılanmıyorlar malum nedenlerle.

Kent paydaşlarını buluşturan küresel ölçekteki bu güçlü buluşmaya da katılamadılar.

Krizleri, çözüm önerilerini, fırsatları masaya yatırmaları, şehirlerin geleceğini planlamaları gerekirdi halbuki.

Korkunç bir insanlık dramının yaşandığı Filistin'den gelen heyetler dahi oradayken Türkiye'deki kent yöneticileri hapisteydi.

Demokrasi, hukuk, insan hakları ayaklar altındayken şehirlerdeki krizler ve belirsizlikler ortadan kaldırılabilir mi?

MBB Genel Sekreteri Cemil Arslan'ın da belirttiği gibi Bozbey, MARUF'un büyümesine olanak sağladı.

Forumu Haliç'in kıyısına taşıdı.

Buluşmaya 50 ülkeden ziyaretçi katılmıştı.

Yetkililer aynı anda 20'den fazla oturuma imza atıldığını aktardı.

200'den fazla etkinlik planlanmıştı.

Biz ayrılırken yaklaşık 10 bin kişilik rekor bir katılım beklentisi vardı.

Fuar alanında Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin standını da gezdik.

Tarım Peyzaj AŞ'nin Damla Sulama Boru Fabrikası'nda üretilen ürünler ön plana çıkmıştı.

Su krizi, Büyükşehir'in damla sulama borusu hibe desteğinin ne kadar doğru bir adım olduğunu da gösterdi.

Sudan tasarruf edilecekse, tasarrufun toplam su tüketimimizin %77'sini kullanan tarımdan başlaması şart şüphesiz ki.

Bursa Planlama Ajansı yetkilileriyle de konuştuk.

Senelerdir plansız yönetilen Bursa'nın anayasası hüviyetini taşıyacak yeni Çevre Düzeni Planı'nda sona doğru yaklaşılıyor.

Kritik başlıklar iki ay içinde şekillenecek.

Daha sonra...

"Plan Tamam, Ya Sonra?" başlıklı oturumu bir süre takip ettik.

Oturumun içeriğinden söz etmeyeceğim ancak aslında esas mesele başlıktaki soruda saklı diyebilirim.

2020 Çevre Düzeni Planı yüzlerce kez delinmişti!

ABD'li Cargill saplamıştı ilk hançeri.

Sonrası da çorap söküğü gibi gelmişti...

Bu şehir rant uğruna kelimenin tam anlamıyla katledildi ne yazık ki!

Bursa'yı süresi dolmuş plandan kurtarması, geçmişteki hataları onarması gerekirken...

Sadece deprem tehdidi, su krizi değil; hava kirliliği, trafik keşmekeşi de her geçen gün biraz daha büyürken...

Geçen dönemde Bursa'yı esir alan, bugünlerde ferah cepheler peşinde koşarak baş sorumlu kendisi değilmiş gibi sosyal medyada paylaşımlar yapan anlayış şehri plansızlığa mahkûm etmişti.

Kendi döneminde akıbeti belirsizliğe sürüklenen planı sonuçlandıramadığını itiraf etmişti.

Bursa'yı kaderine terk ederken suçu daima geçmişe yükleme hususunda hünerliydi.

Zaten sorumluluk üstlenmekten hep çekindi.

Daha kârlı olduğundan popülizmi önceledi.

Bunlarla da yetinmedi.

Bolca bağışlanmada rekorlara ulaşan bürokratıyla yeni kent suçları da işledi!

O böyle davrandığı için...

En son 8 bin olarak tespit edilen, Bursa'yı her anlamda mahveden, her an patlamaya hazır bir bomba gibi şehrin içinde bekleyen düzensiz üretim tesislerinin sayısı 8 bini de geçti.

Kim bilir...

Belki de kendisi de 800, pardon 8 dönümlük bir tarım alanında sanayici olduğundan, yine kendi ifadesiyle 'harıl harıl' iş yaptığından bu durumu umursamadı.

Ya da 'harıl harıl', 'canla başla' 'iş' yaptığından umursayacak vakti olmadı!

Öncelikleri farklıydı.

İmar affından yararlanması, faaliyet gösterdiği yerin tarla olduğu gerçeğini değiştirmemişti neticede.

Başka imar afları da çıkar diye düşündü belki de!

Kaçak fabrikaların, depoların ovayı işgalini bundan seyretti belki de!

Betonu ise hep çok sevdi.

Döneminde sayısız kent suçu işlenirken pencereler de boşuna sarmamıştı her yeri!

Tüm bu basiretsizliğin, vizyon eksikliğinin ve farklı hesapların neticesi olarak trafik tıkandı, hava kirliliği arttı, su kaynakları azaldı, şehir büyük krizlerle baş başa kaldı.

Bugün Bursa'da, seçimden önce de seçimden de sonra da, dün de bugün de önce 'plan' diyen, sorumluluk almaktan çekinmeyeceğini belirten tutarlı bir iradenin görevde olması şanstır.

Palyatif değil kalıcı tedbirlere yönelmek, yapısal reformlara imza atmak zaman alabilir...

Evet, popülist eleştirileri beraberinde getirebilir...

Ancak Bursalılar popülizme artık prim vermediğini 31 Mart 2024'te hayli net şekilde göstermiştir.

Sergilenen tutarlı iradeden asla taviz verilmemelidir.

Bilim insanlarının rehberliğinde, ortak akılla şekillenecek yeni Çevre Düzeni Planı mecliste de mutlaka siyaset üstü bir perspektifte değerlendirilmelidir.

Siyasi hesaplarla kimse Bursa'ya daha fazla ihanet etmemelidir.

Planın hazırlığı, onaylanması kadar bir anayasa gibi korunması da elzemdir...

Nihayetinde bugün bir kararname ile tüm planlar geçerliliğini yitirebilir.

Planlar, şehir bir bütün olarak irade sergilerse korunabilir.

Kararnamelerin, farklı taleplerin önüne de ancak bu irade geçebilir.

Önümüzdeki günlerde planı daha çok konuşacağız, tartışacağız...

Ancak plan kadar o planı koruyacak kamuoyunu oluşturmaya da odaklanmalıyız.