Başka Gazete

Sivas'ta katledilenler Bursa'da anıldı

2025.07.02 19:46 Son Güncellenme: 2025.07.02 19:50 - BURSA

2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde hayatını kaybeden 33 aydın ve sanatçı, Madımak Katliamı'nın 32'inci yıl dönümünde Bursa'da anıldı. Bursa alevi Bektaşi Platformu Kent Meydanında bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Sivas'ta katledilenler Bursa'da anıldı

Kardelen Cancı / Başka Gazete

Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Değerli dostlar, canlar, yoldaşlar...
Bu topraklarda direnişin simgesi, Alevi inancının hak, hakikat ve adalet yolundaki temel direklerinden biri olan Pirimiz Pir Sultan Abdal'ın anısına düzenlenen etkinliklerin dördüncüsünde, semah dönen gençlerimiz, ozanlarımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız, bu halkın vicdanı ve geleceği olan 33 canımız 2 Temmuz 1993 Cuma günü Madımak Oteli'nde yakılarak katledildi.
Salyalı ağızlar, kirli yürekler,
Elde ateş, dilde Allahu-Ekber,
İnsan yakmak için, olmuş seferber,
ateşli dumanlara, savrulduk halkım.

Katillerin sloganlar eşliğinde yaklaştığı, güvenlik güçlerinin seyirci kaldığı, dönemin siyasi iktidarının sessizliğiyle gölgelenmiş bu katliam, sadece Türkiye'nin değil, insanlık tarihinin kara lekesi; bu coğrafyada farklı olana, inanca, düşünceye, aydınlığa ve insanlığa karşı işlenmiş bir insanlık suçudur. 1400 yıl sonra yaşanan ikinci bir Kerbela vahşetidir.
Hasret Gültekin´im, Serkan Doğan´ım,
Huriyem, Yeşim´im, özbe öz Özkan'ım,
İki Metin ölüm, Sait, Handan´ım,
Hep birlikte yan, yana serildik halkım.

Bu vahşi katliamın üzerinden 32 yıl geçti, ne acımız azaldı, ne de öfkemiz dindi. Çünkü adalet yerini bulmadı, katillerin büyük bir bölümü cezasız kalırken, ceza alanlar affedildi, serbest bırakıldı. İnsanlığa karşı işlenmiş bir dava zaman aşımına uğratıldı. Sivas'ın öncesinde yaşanan katliamlarla da, Sivas'la da, sonrası yaşanan katliamlarla da yüzleşilmedi. Yaşanmış hiç bir katliamla hesaplaşılmadı, hesabı verilmedi, katiller, bizzat siyasi iktidarlar tarafından korundu.



Yüzbin yobaz, bir Akarsu eder mi?
Öldürülen, bu kaçıncı Nesimi,
Özlem, Nurcan, Serpil, Belkıs, Gülsün´ü,
Verdik, birer birer, kırıldık halkım.


Bu tür cinayetler ve cinayet şebekeleri, gerici, ırkçı, faşist çeteler, örgütler cesaretlendirildi, adeta katliamlara prim verildi. Katiller ve onları koruyup kollayanlar, devlet protokollerinde yer buldu. Sivas Madımak Katliamı buna verilecek en bariz örnektir. Sivas katilleri ve onları savunan avukatlar el üstünde tutuldu, ödüllendirildi. Çünkü Sivas'ı yakanlar da aklayanlar da aynıydı.
Karinna Cuanna, Hollanda´lı can,
Yanında Muammer, Hakan ve Kenan
Bin beterdi Sivas, Ol Kerbela'dan,
Hüseyin´ce ölüp dirildik halkım.
Değerli basın emekçileri, sevgili dostlar! Katilleri de, bu katliamı planlayanları da, aklayanları da tanıyoruz. Zihniyetlerini biliyoruz. Ülkemizin ve hatta dünyanın geleceğini karartmak isteyen bu zihniyet ile mücadelemiz yeni değildir. Tarihimiz bu anlayış ile mücadele tarihidir. Tarihin hiçbir döneminde karanlığa teslim olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Yüzleşme ve hesaplaşma olmadan bu topraklara barış, demokrasi ve özgürlük de gelmeyecektir. 2 Temmuz'un hesabı sorulana kadar, Sivas için adalet, herkes için adalet mücadelemizi büyüterek devam ettireceğiz.
Kızılgül'üm, söz düsürse dilime,
Mızrabım isyankar, vurur telime,
Bir gün olup hesap sorsam zalime,
Yobazlar elinden zar olduk halkım....
Bugün, Sivas katillerinin, Hizbullahçıların salıverildiği, gazetecilerin, öğrencilerin, aydınların cezaevlerinde tutulduğu, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atandığı bir karanlık dönemden geçiyoruz.
Ülkemiz, ekonomik ve sosyal kriz, adalet krizi ile gerici ve tekçi bir ablukaya dönüşürken, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların bedeller ödeyerek kazandıkları temel hakları gasp ediliyor, en demokratik anayasal hakları kullandırılmıyor. Bu düzenin devamına yönelik her türden hukuksuzluk olağanlaştırılıyor.
Koray Kaya´m, onbirinde dal fidan
Ahmet Öztürk ile adası alan
Din için yakıldık 33 can
Kara topraklara, karıldık halkım
Eğitim sisteminde dayatılan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, gerici, tekçi bir kuşatmanın başka bir adıdır.
Laik ve bilimsel eğitim yerine dinsel ve mezhepçi bir müfredat getirilerek, yeni karanlıklar örülmek istenmektedir.
Bu model, yeni katliamların altyapısını hazırlamaktadır.
Değerli Canlar!
Sivas, Tokat, Malatya Erzincan başta olmak üzere, Alevi coğrafyası madencilik adı altında, maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekilmekte; kutsal mekânlarımız, ziyaretgâhlarımız, derelerimiz, dağlarımız, yaşam alanlarımız talan edilmektedir. Bu yapılmak istenen şey, sadece sıradan bir doğa katliamı değil, aynı zamanda bir inanç, kültür ve hafıza kıyımıdır.

Bu düzenin adı açıkça faşizmdir. Bugün yapılan şeyin adı, açıkça şeriatçı ve faşist bir kuşatmadır.
Ve biz, bu kuşatmaya karşı direnen halkların, inançların, kadınların, gençlerin yanında; Hakk'ın ve halkın yolundayız!
Muhlis´ine muhip olan, Muhibe´m
Sulari'den arda kalan Edibe´m
Cümlesi insana derki, Kabem
Kanlı kefenlere sarıldık halkım.
Sivas'ta yakılan ateşle simgeleşen bu katliamla yüzleşmeyen hiçbir iktidar, barış ve eşit yurttaşlık iddiasında bulunamaz.
Dersim, Çorum, Maraş, Gazi, Suruç, Roboski, Ankara Gar, Gezi ve daha birçok katliam gibi yaşanmış ve yaşanmakta olan her bir katliam, ülkemizin kara günleridir. Katliamlar, Alevilerin ve Türkiye halklarının kaderi değildir ve olmayacaktır. Pirlerimizin, yol önderlerimizin tarih boyunca sürdürdüğü hak ve hakikat mücadelesini büyüterek devam ettirecek ve sonunda kaybeden karanlık olacaktır. Bu ülke ve bütün halklar özgürleşecek, eşit yurttaşlığa dayalı laik ve demokratik bir Cumhuriyet mutlaka inşa edilecektir.
Yüzbin yobaz, bir Akarsu eder mi?
Öldürülen, bu kaçıncı Nesimi,
Özlem, Nurcan, Serpil, Belkıs Gülsün´ü
Verdik, birer birer, kırıldık halkım
Değerli basın emekçileri!
Yolu Hacı Bektaş'tan, Dersim'den, Madımak'tan geçmeyen bir barış, Aleviler için eksik ve adaletsizdir. Başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak üzere hiçbir sorun, yüzleşme olmadan çözülemez. Aleviler her daim barıştan yanadır, ancak yüzleşme ve hesaplaşma olmadan yapılacak her tür "barış" daha baştan çözülmeye mahkûmdur.
Metin, Asaf, Behçet, Asım Bezirci,
Menekşe, Sehergül, Gülender,İnci
Asuman, Yasemin, Erdal Ayrancı,
Et kemik bir yerde, derildik halkım
Bugün bir yandan da "yeni anayasa" tartışmaları yürütülüyor.
Ama o masalarda yine Aleviler yok, emekçiler yok, kadınlar yok, Kürtler yok!
Biz olmadan yazılan bir toplumsal sözleşme; ne eşit olabilir, ne özgür, ne de kardeşçe.



Aleviler yalnızca bu ülkenin vicdanı değil; aynı zamanda kurucu iradesidir. Bu nedenle yeni anayasada Aleviler söz sahibi olmalı, yalnızca "konu" değil, özne ve kurucu irade olarak kabul edilmelidir.
Yandı özyurdun da, Özyurt Ahmet´im
Kaynar ateslerde, Uğur, Mehmet´im
Güpe gündüz ışıktı, Gündüz Murat´ım
Cem olduk güneşe, verildik halkım
32 yıl önce Sivas'ta yakılan ateş, bugün hâlâ kalbimizde yanıyor.
Ama o küllerin içinden yeniden birlik, direniş ve umut yeşeriyor. Mücadelemiz yalnızca geçmişin hesabı değil, geleceğin de savunusudur.
Koray Kaya´m, onbirinde dal fidan
Ahmet Öztürk ile adası alan
Din için yakıldık 33 can
Kara topraklara, karıldık halkım




Ve biz buradan sesleniyoruz:
Faşist ve gerici kuşatmaya karşı eşit yurttaşlık, laiklik, özgürlük ve demokrasi için alanlardayız. Karanlığa karşı aydınlık için alanlardayız. Pir Sultan Abdal'ın yolu yolumuzdur, mücadele mirasını sahiplenmeye devam edeceğiz. Er ya da geç hukuken mahkum olmayan katliamlar vicdanen mahkum olacaktır. Er ya da geç ama mutlaka biz kazanacağız. İnsanlık kazanacak, karanlık yenilecek, aydınlık kazanacak. Emperyalizm yenilecek, Filistin kazanacak, mazlum halkların birleşik mücadelesi kazanacak. Savaş ve savaş baronları kaybedecek, barış ve bunun için mücadele eden canlar kazanacak...

Madımak´ta yanan 33 can
Artık her birisi bir Pir Sultan
Hızır´in dölleri yazsın bin ferman
Gönüller içinde yer aldık halkım

Faşist ve Şeriatçı Kuşatmaya Karşı birlikte mücadeleye çağırıyoruz...
Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!"