Bursa
Çok Bulutlu
23.2°
Başka Gazete

Müsavat Dervişoğlu'ndan eleştiri: Güvenliğimiz için ne yapılıyor?

2024.10.02 12:22 Son Güncellenme: 2024.10.02 12:22 - SİYASET

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İsrail'in müteakip hedefi Türkiye" açıklamasını hatırlatarak, "İktidar güvenliğimiz için ne yapıyor?" diye sordu ve TBMM'nin bilgilendirilmesini istedi.

Müsavat Dervişoğlu'ndan eleştiri: Güvenliğimiz için ne yapılıyor?

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında konuştu.

Konuşmasına Orta Doğu'daki gerilime ilişkin değerlendirmelerle başlayan Dervişoğlu, "Yeni yasama yılının ilk grup konuşmasına güzel bir konuda umut dolu mesajlar vererek başlamak isterdim. Ancak coğrafyamız yangın yeri. Bildiğiniz üzere İsrail'in Filistin'de on yıllardır süren kanlı işgali ve sistematik zulmü artık bölgenin sınırlarını aşmış ve bu barbarca saldırılar Lübnan'a kadar yayılmıştır. Bu işgalci terörist devletin saldırıları uluslararası hukukun zerrece umursanmadığı, pervasız bir tutumla yürütülmekte; sivil yerleşim alanları bilerek hedef alınmakta, çocuklar, kadınlar, masum siviller acımasızca katledilmektedir" dedi.

Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"İsrail, Filistin'de gerçekleştirdiği insanlık dışı politikalara ilaveten Lübnan'da da şehirleri yerle bir etmekte, masum insanları yerlerinden yurtlarından koparıp göçe zorlamaktadır. Bu vahşi saldırılar sadece bölgenin istikrarını değil; tüm Orta Doğu'yu bir ateş çemberine sürüklemekte ve büyük bir yayılmacı stratejinin tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eğer Birleşmiş Milletler ve dünya toplumu gerçekten barıştan yana duruş sergilemiş olsaydı cesur tavırlar atarlardı. Peki bizde durum nasıl? Dünyada hal böyle. Peki, bizde durum nasıl? Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bu konuyla ilgili devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamada bulundu. Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda, popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.

İsrail'in insanlık dışı politikalarına karşı durmak zaruridir; ancak Türkiye gibi kadim bir devletin, bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması kabul edilemez. Türkiye, Orta Doğu'da krizleri abartan bir ülke değil, çözüm üreten, tarihsel misyonuna uygun biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır. Türkiye, bu coğrafyanın kadim bekçisi olarak tarihsel sorumluluklarını asla unutmamalıdır. Türkiye'nin bölgesel gücü elleri kolları bağlanmış şekilde hareketsiz bırakılmıştır. İktidarın akıl almaz yönetim hataları, Türkiye'yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını kaybetmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir.

DERVİŞOĞLU'NDAN 'MERKEZ' AÇIKLAMASI

'Merkez' dediğimiz kavramın ne anlama geldiğini tanımlamak gerek. 'Merkez' demek 'bu büyük milletin milli ve manevi değerlerinin ve kıymet hükümlerinin buluştuğu noktadır. 'Merkez' demek 'Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesi olan Türk milliyetçiliğinin merkezde de bulunduğu bir siyasi anlayışın ve yaklaşımın adıdır.

'Merkez' demek 'makul' demektir. AK Parti ile birlikte merkez, siyasetin dışına itildi. AK Parti, Merkez'deki ortak aklı ve toplumsal dengeyi bozarak siyaseti uç noktalara doğru kaydırdı. Merkez siyaseti devre dışı bırakarak, kendi iktidarlarını kutuplaşma üzerine kurmak hep ana stratejileri oldu. Türkiye'yi bir arada tutan o güçlü yapıyı da yok etti. O yüzden merkez, ortak akıl ve sağduyunun temsil edildiği yerdir. Bizim çağrımız AK Parti'nin yok ettiği sağ duyuya, aklı selime ve toplumsal barışa geri dönme çağrısıdır. O yüzden merkezde buluşmak ülkemiz için bir sorumluluktur.

"ÜLKENİN GELECEĞİNİ SİZE TESLİM ETMEYECEĞİZ"

İktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor? Bana sorarsanız hiçbir şey yapılmıyor. Arap ülkelerinin lakayit davranışı ve meshepçi yaklaşımları nedeniyle bu yaranın kapanması zor görülmektedir. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız sorunun insani boyutunu öne çıkararak ve TBMM'yi bilgilendirmeleri yönündedir. Ülkemizin tarihsel misyonuna ve bölgesel misyonuna uygun hareket etmesi gerekir. 22 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti dış politikada olduğu gibi iç politikada da bu potansiyali zayi etmekten öteye geçememiştir.

Kutuplaştırıcı siyasetin toplumu parçalara ayıran siyasetin artık son bulması lazım. Halkımızı birbirine düşman edenler, bu ülkeyi karıştıranları bizi dinlemelerine davet ediyor: Yeter artık bu ülkenin geleceğini karartmaya çalışıyorsunuz. Bu ülkenin geleceğini size teslim etmeyeceğiz.

Türkiye'nin sarsılmaz birliği karşısında duramayacaklar. Türkiye'nin başına örülen bu kutuplaştırıcı tuzakları da bozacağız. Bizler bu ülkeyi güvenli bir geleceğe taşıyacağız.

Bunu yaparsa ancak iyiler yapar. Millet de tarih de şahit olsun ki; başaracağız, başaracağız, başaracağız! Şimdi bir laf diyeceğim Özgür Özel'le mukayese edecekler. Bu kutupalaşma dediğimiz; emek sarfetmeden şatafat içinde yaşayanla, dert içinde uyuyamayalar var.

TARIMDAKİ SORUNLAR

Bugün tarımdaki sorunlar sadece ürünleri değil bu kültürel ve toplumsal yapıyı da tehdit ediyor. Türkiye'nin ihtiyacı olan tarım bakanları bizim ön sıralarımızda oturuyor.

Sessizliklerini koruyarak tarımı, fındığı kurtaracaklarını sanıyorlar. Size sesleniyorum, sizde bu kafa olduğu sürece siz tarımı düzeltemezsiniz. İktidara çağrım, tarımı düzeltmek istiyorsanız önce kendinizi düzeltin.

Tarımın köprüden önceki son çıkışını çoktan kaçırdınız. Tarım sıfırdan planlanmalıdır. Yeni bir yol haritasını hazırlamaya ilk adımdan tarımın ne anlama geldiğinden başlamak gerek. Toprağı sadece rant alanı olarak görenler, çiftçiyi 3-5 kuruşla teselli etmeye çalışanlar bu gerçeği göremezler. Cumartesi günü Aydın Söke'de çiftçilerimizle pamuk tarlasında buluşacağız.

"ÜLKENİN ADALETİ KİMLERE HİZMET EDİYOR?"

Adalet bir ülkenin temel direğidir, temel vicdanıdır. Ancak bugün Türkiye'de adalet hepimiz biliyoruz ki parçalandı. Adalet yalnızca mahkeme duvarlarında yazan bir kelime değildir. Doğuştan sahip olduğumuz bir haktır. Adaletin terazisi bozuldu, artık insanlar hakkını aramaya korkuyor. Bu ülkenin adaleti kimlere hizmet ediyor. Bizim bir Cumhurbaşanlığı Saray'ımız var içinde adalet yok, adalet saraylarımız var içinde adalet yok. Adalet bir kalkan değil ama silah da olmamalı. Bugün gücü ele alanlar onu bir silah gibi kullanıyor.

NARİN GÜRAN, ŞEYDA YILMAZ, SİNAN ATEŞ CİNAYETLERİ

İftiralar, tehditler, karalamalar sıradan bir hale geldi. Gerçek adalet peşinde koşanlar ise ya mahkemelerde süründürülüyor ya da susturuluyor. Adaletin olmadığı yerde ne güven vardır ne de huzur. Ülkede artık haklı olmak yetmiyor. İlk derece mahkemelerin aldığı kararların yüzde 67'si istinaf ya da yargıtayda bozuluyor. İşte makul diye dayatmaya çalıştıkları bu düzen yüzdendir ki, küçücük bir kız çocuğunun merhum bedeni üzerinde insanımız bu kadar ihtimamla durmuştur. Peki netice nedir? Aynı hamam, aynı tas. Narin'in katillerinin bulunmasını, Sıla bebeklerin korunmasını, şehit Şeyda Yılmaz'ı öldürme cesaretini bulan canilerin içeride tutulmasını ve Sinan Ateş'i güpegündüz öldüren kiralık katillerin yakalanmasını sağlayacak gerçek adalet sistemini kurmaktır.

Bugün Türkiye'de insanlar, neyi söyleyip neyi söyleyemeyeceklerini iki kez düşünmek zorunda kalıyorlar. Bir tweet atmadan önce, bir yazı yazmadan önce, hatta bir dost sohbetinde bile acaba söylediklerim beni tehlikeye sokar mı diye düşünür hale geldiler. Gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar, yazarlar; özgür düşüncenin temsilcileri baskı altına alınıyor."