Bursa
Çok Bulutlu
19.1°
Başka Gazete

Dervişoğlu: Bundan evvelki devlet politikası 'Terörlü Türkiye' miydi?

2025.11.05 13:49 Son Güncellenme: 2025.11.05 13:50 - SİYASET

İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Toplumsal huzur ve barışımıza kast etmiş, terör örgütünün ve onun canibaşının yol haritasını 'Devlet politikası' diye yutturup önümüze koyuyorlar. Adı da, 'Terörsüz Türkiye'. Şimdi buradan soruyorum: Bundan evvelki devlet politikası 'Terörlü Türkiye' miydi? Evvel demişken, 41 yıl boyunca kan akıtmış terör örgütü, ki bunun 23 yılında iktidarda AK Parti var, Erdoğan var" dedi.

Dervişoğlu: Bundan evvelki devlet politikası 'Terörlü Türkiye' miydi?

Dervişoğlu, TBMM'de partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, şunları kaydetti:

"Gazi Meclisimiz, bırakın ettiği yemini çiğnemeyi, o yeminle adeta alay edenlerin, türlü şımarıklıklarını sahnelediği bir yer haline getirilmek isteniyor. Biz devlet adabı ve devlet ciddiyeti dedikçe, rezalete bahane yarışına giriyorlar. Biz, Türk Milletinin kutsal vekaletine sahip çıktıkça, gaflete alet olanlar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Bu kişiler, Devleti terör örgütüyle, terörist başıyla muhatap eden, sözde silah bırakma şovlarının arkasından, teröristlere 'siyaset yapma' yollarını döşeyen, PKK'yı ve militanlarını, fesih aldatmacasıyla meşrulaştıran bu süreçten rahatsız olmuyorlar, Meclis'teki Öcalan tezahüratlarından rahatsız olmuyorlar, şehitlerimize ceset diyenlerden rahatsız olmuyorlar, milli birliğimize ve vatan bütünlüğümüze kast edilmesinden rahatsız olmuyorlar, yemin etmesini engelleyip, hapse girmesine ön ayak oldukları milletvekilinden rahatsız olmuyorlar, Plan Bütçe komisyonu sözcümüz ve Genel Başkan Yardımcımız Erhan Usta'nın sözlerinden rahatsız oluyorlar. Belli ki rahatsız olduğumuz mevzular çok farklı. Kimi Cumhuriyetten, kimi Türklükten kimi hukuk devletinden rahatsız bunların. Bizse, Türklüğe, Cumhuriyet'e ve hukuk devletine düşmanlık edenlerden rahatsızız. Onun için feryad ediyor onun için sesimizi çıkarıyoruz. Orta yerde bir şey yok.

"Öcalan canisinin size olan muhabbetinin sebebi ve kaynağı ne?"

Aslında Erhan Usta malumu ilan etti. Herkesin bildiği soruların cevabını istedi. Millet bizi TBMM'ye yanlışa dur demek, soruları sormak için gönderdi. Aynı soruyu kendilerine ben de buradan tekrar soruyorum: Terörist başının size, sizin de terörist başının reçetelerine olan sevdanız nereden geliyor diye sorguluyorum. Hiç hoplamayıp zıplamayın, bırakın boş boş lafları da cevap verin cevap! Bir de kendilerine ait havuz medyasında, gazetelerde, televizyonlarda, internet sitelerinde Sayın Erhan Usta'ya ceza vereceklerine dair haberler servis ediyorlar. Buyurun gelin. İyi Parti grubu işte burada. Hesap mı soruluyormuş, hesap mı alınıyormuş millet görsün. Tüm milletvekilleri ile aynı soruyu soruyoruz. Sizin Öcalan'a muhabbetiniz artık sağır sultanın bile malumu. Ancak bu Öcalan canisinin size olan muhabbetinin sebebi ve kaynağı ne? Gelin buraya bunu açıklayın. Hala Terörsüz Türkiye diye zırvalayıp, milleti kandırmaya çalışıyorlar. Terörü, teröristten gayrı kim ister? Ama cebren, ama hileyle, ama gönüllü bu davulun tokmağını tutanlar, kendi yalanlarına inanıyorlar. Vatanı bölmeye ant içip, 50 sene Emperyalizmin maşası olmuş, 50 bin insanımızın kanını dökmüş, Toplumsal huzur ve barışımıza kast etmiş, terör örgütünün ve onun canibaşının yol haritasını 'Devlet politikası' diye yutturup önümüze koyuyorlar. Adı da, 'Terörsüz Türkiye'. Şimdi buradan soruyorum: Bundan evvelki devlet politikası 'Terörlü Türkiye' miydi? Evvel demişken, 41 yıl boyunca kan akıtmış terör örgütü, ki bunun 23 yılında iktidarda AK Parti var, Erdoğan var.

"İsrail güvenlik kuşağını kurduktan sonra aklına gelmesi tesadüf müdür"

Bugün güya nedamet getiren, 26 yıllık müebbet hükümlüsü İmralı canisinin 'Örgütünü Fesih' bugün mü aklına geliyor? Seçim günü mektup okutmayı düşündünüz de, örgütü fesih ettirmeyi 23 seneden beri düşünemediniz mi? Tekrarlıyorum, 41 yılın 23 senesinde iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi, başında da Erdoğan var. Bugün mü aklına gelmiştir İmralı'nın barış güvercinliği? İsrail güvenlik kuşağını kurduktan sonra aklına gelmesi tesadüf müdür? 14 yıl boyunca PKK güneyimizde yavrulatılıp, gözümüzün önünde semirdikten sonra, PYD ordulaşınca akıllarına geldi ha, bak hele bak. Adam orada ordulaştı, şimdi örgütü fes etmek aklına geldi. Yılan deri değiştirdikten sonra, yılanın derisiyle barışmak! Yılanın kendisi de aynıdır, zehri de aynıdır, derisi de aynıdır. Böyle bir zekaya kendimizi teslim edeceğimizi düşünmekte aptallığın daniskasıdır. Artık silahla yapılamayanı, siyasetle yapacak yüz, cüret ve mecra buldular. Kendilerine devletçik bahşedildikten sonra güya silah bıraktılar. Bıraktık dedikleri silahlar da mangalda yaktıkları silahlar. Kısaca, Türkiye'nin 40 yıl boyunca geçit vermediği silahlı bölücü terörün amaçlarına, bugünkü gaflet, dalalet ve hatta hıyanet koalisyonu 'maalesef' ulaştırmak için insanüstü bir çaba sarf etmektedir. Bu terör örgütü ve uzantısı olan siyasi parti, hiçbir emelinden ve hedefinden vazgeçmemiştir. Bal gibi devletle pazarlık ediyorlar. Karşı duruşumuz ve mücadelemiz, işte bunadır. Duyanlar, duymayanlara; anlayanlar, anlamayanlara anlatsın. Sıkça dizelerine başvurdukları Necip Fazıl'ın dilinden sesleneyim; haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak.

"Hepsinin namlusunu doğrulttuğu yer belli: Silahı bırakıp, Sevr'e sarıldılar"

Bir de TBMM'den İmralı'ya illa bir heyet gitmesi için ısrar edenler var. Bunun Meclis'in saygınlığına gölge düşüreceğini göremiyor musunuz? Öcalan canisi, bulunduğu yerden istediği açıklamayı yapıyor ve istediği kişilerle de görüşüyor. Meclisi onun ayağına götürmek konusunda ki ısrar niye? 'İlk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları almak faydalı olacakmış'. Bu devleti, eşkıya ile eşitlemek değil de nedir? Yahu sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi de olmuş Kandil. APO'ya gerek yoook! PKK'ya gerek yoook... Önerimi tekrarlıyorum, bindirin onu İmralı feribotuna, ihanet bir ömür sürer, kavuşmak bir dakika. Böylece vuslat olur, hasret biter. Dayanışma, kardeşlik, bilmem ne komisyonu, gayrı milli taksim ve emperyalizme uşaklık komisyonu. Hepsinin namlusunu doğrulttuğu yer belli: Silahı bırakıp, Sevr'e sarıldılar. Kalkışmanın hedefinde Üniter Milli Cumhuriyet Devleti. 6-7 aydır ağızlarında çiğnedikleri sakız belli: Canibaşına umut hakkı, teröristlere siyaset yapma hakkı. Sonra? Bir de vatandaşlık tanımı değişsin. Peki sonra? Milli birlik sağlanacakmış. Bir de Öcalan'dan özür dileyin bari, hep beraber. Özür dileyin. Gidin kapısına deyin ki '41 yıl size boşa zahmet verdik, 12 bin güvenlik görevlimizi vatanı korusun diye dağ başlarında, binlerce kilometre sınırlarda üzerinize yolladık. Siz de onları şehit ettiniz, kusurumuza bakmayın' deyin. Utanmıyorsanız.

"Size Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni rehin ettirmeyeceğiz"

Bu komisyonun komisyoncularına soruyorum, ne için toplandınız? Öcalan'a iki koruma, bir villa vermek için mi? Yoksa Kandildeki terör ağalarıyla birlikte Meclis lokantasında çorba içmek için mi? Yoksa, Türkiye'yi oyunla, hileyle, süslü laflarla federalizme götürmek için mi? Ben size niye ordasınız söyleyeyim: Biriniz, uluslararası icazetini onaylatmak için oradasınız, diğeriniz iktidardan nasiplendiği kırıntıları toplamak için. Biriniz elebaşına meşruiyet devşirmek için ordasınız. Biriniz de ihanete oy potansiyeli gözüyle baktığınız için. Vermek istediğiniz rehinin adı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Boş yere uğraşmayın. Milletin iradesiyle burada görevimizin başındayız. Size Türkiye Cumhuriyeti Devletini rehin ettirmeyeceğiz. Vallahi ettirmeyeceğiz, billahi ettirmeyeceğiz.

"İhanet sözü bile, bu vahameti anlatmak için yetersiz"

İhanet sözü bile, bu vahameti anlatmak için yetersiz. Vahamet... Vahametse her yerde. Her hanede, Türk'ün, Kürt'ün; Alevi'nin, Sünni'nin hanesinde. Yani her yerde ayrıştırdığınız, böldüğünüz Türk milletinin ocağında. Bakın Bütçe geliyor, zamlar geliyor, her yeni gün, yeni bir kıyamet gibi. 8 senedir aynı laflar, planlar, programlar, 8 senedir sonu hüsran, milletimiz perişan. 7,5 milyon çalışan, 22 bin lira olan asgari ücrete mahkum. Oysa TÜRK-İŞ'in ekim ayı verilerine göre açlık sınırı, 28 bin 412 liradır. Eğer 2025 yılı asgari ücret önerimiz olan 28 bin liranın üzerine, Temmuzda yüzde 20 zam yapılsaydı 33 bin 600 lira olacaktı. Bugün ise, piyasanın 2025 enflasyon tahmini olan yüzde 33 eklenseydi, asgari ücret 45 bin lira civarında olacaktı. Sorunca kaynak mı var diyorlar. Kaynak var, var da vatandaşa yok. Var kardeşim var, Ben size söyleyeyim... Var da, mesele, o kaynakların nereye dağıtıldığında. Örnek, bakın; Çin, dünyanın en uzunu olan, Pekin Urumçi otoyolunu geçtiğimiz aylarda hizmete açtı. 2540 km. uzunluğundaki yolun maliyeti 2,5 milyar dolar. AK Parti iktidarında yapılan, 426 km.'lik İstanbul-İzmir Otoyolu maliyeti ise 11 milyar dolar. Tam 26 katı 26. Demek ki bu iktidar, Türkiye'de 2540 kilometre otoyol yaptırsa en az 65 milyar dolara mal edecek. 2.5 milyar dolar nerede 65 milyar dolar nerede? Bunu hangi gerekçeyle açıklayabilirsiniz? De ki bizdeki yol daha kaliteli. Yahu fiyatı ikiye katlasan 5 milyar dolar eder. Hadi ayağınız alışsın, üçe katlasan 7 buçuk milyar dolar eder. 65 milyar dolar nedir Allah aşkına?

"Bu düzeni yerle bir etmek boynumuzun borcu değil midir"

Bakınız, bir zamanlar bir 'Orta Sınıf', orta direk vardı bu ülkede. Demokrasiyi, hak ve hürriyetleri talep eden Bir orta sınıf vardı. İktidardan hesap sorma gücü olan bir orta sınıf. Bugün Türkiye yoksulluğa, çaresizliğe bile isteye mahkum, bir lokma ekmekten kasten mahrum edildiyse; korkunun, endişenin, soruşturmanın, tutuklanmanın sopasıyla zulüm altındaysa orta direk çöktüğü içindir. Korkuyor insanımız, devletten korkuyor, devlet postuna bürünmüş, devlet gücüne sırtını dayamış, sırtlan düzeninden korkuyor. Ama memlekette terörist, devletten korkmuyor. Kara paracı devletten korkmuyor. Dolandırıcı devletten korkmuyor. Rüşvetçi devletten korkmuyor. Çeteler devletten korkmuyor. Peki Kim korkuyor? Vergisini ödeyen, kanunlara uyan işçi korkuyor, memur korkuyor. Kırmızı ışıkta duran, faturasını ödeyen, hayatını, ahlakıyla ve namusuyla yaşayan, emekli korkuyor, gençler, esnaf, çiftçi korkuyor. İşin özeti; devletten korkması gerekenler korkmuyor, korkmaması gereken herkes korkuyor. Bu nasıl bir düzendir? Bu düzeni yerle bir etmek boynumuzun borcu değil midir Allah aşkına. Bu işte bir gariplik yok mu? Hak bunun neresinde, adalet bunun neresinde?

"İşsizlik ödeneği alması gereken 3 milyonun üzerinde insanımız var"

Konu korkuyla, yoksullukla, gelir adaletsizliğiyle kalmıyor, 12 milyon işsiz, 12 milyon sessiz çığlık vardır. Bu ülkede işsizliğin üstü rakamlarla örtülüyor. O kalın ve dikenli yorganın altında ne ısınıyor, ne de doyabiliyoruz. Geniş tanımlı işsizlik neredeyse yüzde 30'a dayanmış. Sadece son bir yılda, 1,2 milyondan fazla insanımız işsiz kalmıştır. Ama asıl rezalet şudur: İşsizlik ödeneği alması gereken 3 milyonun üzerinde insanımız var. Ancak bu ödeneği sadece 485 bin kişi alabiliyor. Yani bu ülkede milyonlarca insan hem işsiz hem de devletin gözünde yok sayılıyor.

İşsizlik Sigortası Fonu, işsizlere değil, işveren teşvikine dönüştürülmüş durumdadır. İşsizlerin parası, ne iş yaptığı belirsiz çevrelere, 'teşvik' diye peşkeş çekilmektedir. Ve sonra çıkıp 'işsizlik azalıyor' diyorlar. Hayır, işsizlik azalmıyor; rakam hokkabazlıklarıyla gizleniyor. Ama yalnızca çalışanlar ve işsizler değil, dürüst-temiz üreten kesim de nefessizdir. Reel sektör, 24 aydır süren kredi daralması altında eziliyor. Türk lirası ticari kredilerde iki yıldır reel küçülme var. Bu, normal şartlarda yalnızca finansal kriz dönemlerinde görülebilecek bir tablodur. Ama bugün iktidar bunu 'programın parçası' diye meşrulaştırmaya çalışıyor. Eğer bu, gerçekten enflasyonla mücadele adı altında bilinçli bir tercihse çok büyük bir hata yapılıyor. Çünkü bu politika, üretimi boğuyor, işletmeleri kapatıyor, istihdamı yok ediyor. Sonuçları beklenenden farklı, yaşatacağı yıkım tahmin edilenden çok daha büyük olacak. Gerçek ortada: İş yok, üretim yok, umut yok. Ekonomi değil, borç büyüyor.

"Biz bunu okurken; harçlara, vergilere, cezalara yeni zamlar geldi"

Biz, bu ülkenin sorunlarını 'sabır' masallarıyla değil, üretim, istihdam ve adaletle çözeceğiz. İşsizliğe, reel sektörün çöküşüne, faiz sarmalından çıkacağız. Biliyoruz ki, Türkiye'yi faiz sarmalı değil, üretim kurtarır. Türkiye'yi saray değil, emek ve emekçi ayağa kaldırır. Bir iki gün önce, yolda giderken Bir afiş gördüm, dikkatimi çekti, 'Siz bunu okurken' azıyor. Yanında da bir karekod. Bu sayfaya girdiğinizde, bir internet sayfası, içinde de 24 yıllık iktidarın marifetleri yazıyormuş. Taş üstüne taş koyan olduysa, Allah razı olsun. Fakat milletin gerçeklerinden hiç bahsetmemişler. Siz bunları okurken reklam görüyorsunuz da milletin yaşadığı gerçekler işte burda... burda. Biz, bunları okurken neler oluyor onun da anahtarı bu karekod. Biz bunu okurken; Bir vatandaşımız daha çetelerin kurbanı oldu. Çaresiz bir emeklimizin gözünden bir damla yaş daha döküldü. Onlarca emekçimiz daha işsiz kaldı. Biz bunu okurken; acılı bir anne daha adaletsizliğe isyan etti. Onlarca gencimiz daha ülkesini terk etti. Garantili projelere milletin hazinesinden milyonlarca lira daha ödendi. Biz bunu okurken; harçlara, vergilere, cezalara yeni zamlar geldi. Şımarttığınız teröristler seslerini biraz daha yükseltti. Türkiye, Dünya Sefalet Endeksi'nde bir sıra daha düştü.

"Biz bunu okurken bir de seçim günü bir gün daha yaklaştı"

Biz bunu okurken; Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 118'inci sıraya geriledi. Milletin oylarıyla seçilmiş bir başkanın daha evine şafak operasyonu yapıldı. Almanya'nın 180 milyon avroya aldığı uçağı Türkiye 270 milyon avroya aldı. Biz bunu okurken; Bir kadın daha hayattan koparıldı. Mahkeme kararı olmaksızın bir şirkete daha el konuldu. Bu sultaya itiraz eden bir gencimiz daha gözaltına alındı. Biz bunu okurken; enflasyon birkaç puan daha yükseldi. Marketteki etiketler bir kez daha değişti. Yüzbinlerce baba daha evladının istediğini alamadı. Biz bunu okurken; yüzbinlerce emekli yine torununa harçlık veremedi. Milyonlarca mutfaktaki yangın büyüdü. Öğrencileriyle buluşmayı hayal eden binlerce öğretmenimiz hala atanamadı. Biz bunu okurken; sınav sahtekarlıkları devam etti. Yüzlerce gencimiz daha KPSS mağduru oldu. Kaç sahtekar, sahte diploma aldı. Biz bunu okurken; kim bilir kaç firma daha iflas etti. Kim bilir kaç esnafımıza, çiftçimize borçları yüzünden haciz geldi. Kaç faizci, tefeci daha zengin oldu. Kaç ağaç kesildi, kaç su kaynağı kurudu, Kaç zeytinlik, madene kurban gitti, kaç dönüm orman yandı... Kaç eli kanlı terörist affedilmeye hazırlandı. Hakikaten yaptı. Yaparsa AK Parti yaptı; çilesini de vatan çekti, vatandaş çekti. Biz bunu okurken ne oldu biliyor musunuz bir de. Seçim günü bir gün daha yaklaştı. Geldikleri gibi gidecekler inşallah."