Bursa
Sisli
-0.3°
Başka Gazete

Bakan Mehmet Şimşek: Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz

2025.12.15 22:54 Son Güncellenme: 2025.12.15 22:55 - GÜNDEM

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, "Bizim nihai hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyüme, daha adil gelir dağılımı ve kalıcı refah artışıdır. Bu hedefe ulaşırken fiyat istikrarının tesisi, mali disiplinin güçlendirilmesi, sürdürülebilir cari denge ve yapısal dönüşüm temel önceliğimizdir. Uyguladığımız program sayesinde, birçok alanda kayda değer ilerleme sağladık. Tabii ki daha katedeceğimiz mesafe var. Özellikle hayat pahalılığıyla mücadele konusu bizim öncelikli konumuzdur, gerçekten çalışanlarımıza alım gücünü artıracak bir politika çerçevesiyle biz yola devam edeceğiz. Mutlaka yapısal dönüşümü de hızlandırmamız lazım. Bu sayede biz verimliliği ve tabii ki uluslararası rekabet gücümüzü artırarak potansiyel büyümemizi artıracağız. 2026 yılı bütçemizi hazırlarken her zaman olduğu gibi bütüncül bir yaklaşım izleyerek toplumun her kesimini gözettik. Kapsayıcı mali destek ve tedbirleri önceliklendirdik. Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz." dedi.

Bakan Mehmet Şimşek: Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz

Şimşek, TBMM Genel Kurulunda Hazine ve Maliye Bakanlığının 2026 bütçesi görüşmesinde konuştu. Şimşek, şunları söyledi:

"Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında, dün Hakk'ın rahmetine kavuşan Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Sayın Gülşah Durbay Hanımefendi'ye Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Bütçe sürecinde gösterdikleri özverili çalışmalardan dolayı Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Sayın Başkanına, saygıdeğer Komisyon üyelerine ve kıymetli vekillerimize teşekkür ediyorum. Milletimizin refahını kalıcı bir şekilde artırmak hedefiyle yürüttüğümüz bu süreçte her türlü yapıcı eleştiriyi ve katkıyı dikkatle değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim. Konuşmamda ilk olarak, uyguladığımız programın sonuçlarına yönelik değerlendirmelerimi paylaşacağım; ardından, bütçe gelişmeleri, gelir politikaları ve reel sektöre ilişkin finansmana erişim konularına değineceğim. Ayrıca belirtmek isterim ki Komisyonda paylaştığımız sunumu, ilave değerlendirmelerimizle genişleterek tüm milletvekillerimize elektronik ortamda gönderdik.

"Uyguladığımız program sayesinde, son iki buçuk yılda kayda değer kazanımlar elde ettik"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel belirsizliklerin yüksek olduğu, dünya ekonomisinde önemli fırsatların, hem de ciddi yapısal zorlukların bulunduğu bir dönemden geçiyoruz. Amacımız, küresel meydan okumalara karşı ülkemizi daha dayanıklı hâle getirirken ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmektir. Uyguladığımız program sayesinde, son iki buçuk yılda kayda değer kazanımlar elde ettik. Müsaade ederseniz bu konulara değinmek istiyorum. Öncelikli olarak, enflasyonda belirgin bir düşüş yaşandı. 2022-2023 yılları sonunda yüzde 64-65 patikasına yerleşen yıl sonu enflasyonu, geçen sene yüzde 44,4'e kadar indi, bu sene kasım ayı itibarıyla yüzde 31,1 seviyesinde gerçekleşti. Tabii, hedeflerimizin bir miktar üzerinde. Burada şunu ifade etmek istiyorum: Dayanıklı tüketim malları gibi, giyim ve ayakkabı gibi ürünlerde aslında temel mal enflasyonu yüzde 18,6'ya kadar düştü, gıda enflasyonu yüzde 27'ye kadar geriledi. Manşet enflasyonun yüzde 30'un üzerinde olmasının esas sebebi, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hizmet sektörü enflasyonu, dezenflasyon tedbirlerine gecikmeli tepki veriyor. Ülkemizde hizmet enflasyonunda bir katılık var, geçmişe yönelik bir endeksleme var. Ayrıca, daha önce kiraya bir üst sınır getirmiştik kanunla, eğitime bir üst sınır getirmiştik, tabii, bunların da etkileri var. Özellikle son iki yılda kira ve eğitim enflasyonu manşetin en az 2 katı hızla arttı ancak önümüzdeki dönemde sosyal konut seferberliği, deprem konutlarının tamamlanmasıyla birlikte konut arzı artacak ve kira artışı sınırlanacak; ayrıca, eğitimde de kural bazlı bir fiyatlama modelini yüce Meclisimiz kabul etti.

"2026 için vergi ve harç güncellemelerini hedeflediğimiz enflasyon oranında belirleyeceğiz"

Yine, bütçe imkânları çerçevesinde 2026 için vergi ve harç güncellemelerini yeniden değerleme oranında değil hedeflediğimiz enflasyon oranında belirleyeceğiz ancak şunun da altını çizmek istiyorum: Gelir vergisi tarifesi gibi vatandaşlarımızın lehine olan vergi mevzuatındaki güncellemeleri daha yüksek olan yani yüzde 25,5 olan yeniden değerleme oranında artıracağız dolayısıyla kamunun fiyatlarını yüzde 16-19 arasında belirlerken vatandaşın lehine olan hususlarda yeniden değerleme oranını uygulayacağız. Ayrıca, 2026 yılında muhtemelen daha destekleyici küresel finansal koşullar, ılımlı emtia fiyatları, tabii ki sıkı para ve maliye politikası, güçlenen finansal istikrar, beklentilerdeki -umarım- iyileşmeyle birlikte, bunun hızlanmasıyla birlikte dezenflasyonda daha güçlü bir momentum söz konusu olacak. Dolayısıyla 2026 yılında, biz, enflasyonun hedefler doğrultusunda düşmeye devam edeceğine inanıyoruz.

"Son 23 yılda, biz, petrol ve doğal gaz ve türevlerinin ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedik"

Diğer önemli bir kazanım, makroekonomik dengesizlikleri biz azalttık, özellikle cari açık konusunu bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttık. Uyguladığımız programın başına gidersek, cari açık millî gelire oran olarak yüzde 5'in üzerindeydi, 2024 yılında yüzde 0,8'e geriledi; hatta, portföy tercihi olarak, ağırlıklı olarak ithal edilen altını bir kenara bırakırsanız geçen sene cari dengede fazla verdik, 3,2 milyar dolarlık bir fazla söz konusu. Bu yıl da cari açık hedeflerimiz doğrultusunda gidiyor, ciddi bir iyileşme söz konusu. Özellikle yeşil dönüşümde epey mesafe katettik; bugün petrol ihtiyacımızın yüzde 15'ini, doğal gaz ihtiyacımızın yüzde 16'sını kendi üretimimizle karşılıyoruz. Yenilenebilir enerjinin kurulu kapasitedeki payı yüzde 62'ye çıktı ama kuraklık nedeniyle bu sene üretimdeki payı yüzde 45. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı azaldıkça cari denge kalıcı olarak iyileşiyor. Son 23 yılda, biz, petrol ve doğal gaz ve türevlerinin ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedik. Burada tabii ki mesafe katettikçe yapısal bir dönüşüm sağlanmış olacak. Cari dengedeki iyileşmeyle birlikte millî gelire oran olarak yüzde 23'e çıkmış olan brüt dış finansman ihtiyacımız bu sene yüzde 17'nin altına geriliyor ve program dönemi sonunda da muhtemelen yüzde 13-14'lere kadar inmiş olacak; bu da finansal piyasalarda ve ekonomide istikrarı güçlendirecek.

"Yurt dışı borçlanma maliyetlerimiz yarı yarıya düştü"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası standartlara göre rezerv yeterliliğini sağladık. 2023 yılı Mayıs ayına göre brüt rezervlerimiz 88 milyar dolar, swap hariç net rezervler yaklaşık 123 milyar dolar arttı. Önemli bir koşullu yükümlülük olan kur korumalı mevduattan çıkışı başarıyla yönettik. Böylece net rezervlerdeki artış ile koşullu yükümlülüklerdeki düşüşü birlikte değerlendirirseniz ülkemizin bilançosunda yaklaşık 260-265 milyar dolarlık bir iyileşme söz konusu. Türk lirasına bu dönemde güven arttı. Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı bugün itibarıyla yüzde 60'ın üzerinde. Tabii, bütün bunlar ülkemizin risk primine yansıdı. Finansal istikrarımızın güçlenmesiyle birlikte ülkemizin risk algısı da iyileşiyor.

Bakın, program öncesinde 700 baz puana kadar yükselen risk primimiz bugün itibarıyla 216 baz puana geriledi. Yani 2018 yılı Mayıs ayından bu yana en düşük seviyeye indik. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerde risk primi 62 baz puan düşmüşken Türkiye'de bu 487 baz puan geriledi yani Türkiye program sayesinde olumlu bir şekilde ayrıştı. 'Düşen risk priminin bize ne faydası var?' diye sorabilirsiniz. Özellikle kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri önemli ölçüde düştü. Teorik bir şeyden bahsetmiyorum. Mayıs 2023'te beş yıl vadeli dolar cinsi tahvilimizin faizi yüzde 11,3'tü. Bugün yüzde 5,5 civarı. Yani yurt dışı borçlanma maliyetlerimiz yarı yarıya düştü. Reel sektörün ve bankalarımızın dış finansmana erişimi arttı. Bakın, dış borç çevirme oranları 2023'ün ilk beş ayında yüzde 70 reel sektör için, bankacılık sektörü için yüzde 97. Son iki buçuk yılın ortalamasına bakarsanız sırasıyla reel sektör için yüzde 151'e, bankalar için yüzde 186'ya ulaştı. Programımızın başarısını tabii ki reyting kuruluşları da teyit ediyor. İstisnai bir şekilde son iki buçuk yılda kredi notumuz 2 ile 3 kademe arası yükseltildi.

"'Carry trade' işlemlerine yönelik tedbirler alıyoruz"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; programımızın sayesinde artan güven azalan risk primiyle tabii ki Türk varlıklarına, TL varlıklarına ilgi artmıştır. Biliyorsunuz, 1989'dan beri sermaye akımları üzerine önemli bir sınırlama yoktur. Güçlenen sermaye akımlarına yönelik olarak makro ihtiyati tedbirlerle finansal sistemimizin sağlıklı yapısını koruyoruz. Finansman ihtiyacının 'carry trade'le karşılanması tabii ki sağlıksızdır. Bizim böyle bir tercihimiz de yoktur. 'Carry trade' işlemlerine yönelik tedbirler alıyoruz. Bakın, Merkez Bankamız zorunlu karşılıkları son altı ayda 'carry trade' karşı 2 kez yükseltmiştir, vadeler itibarıyla da ayrıştırmıştır. Zorunlu karşılıklar bankaların diğer yükümlülüklerinden, yurt dışı banka mevduatından yüzde 8'den yüzde 12'ye, yurt dışı repo işlemlerinden sağlanan fonlar ve yurt dışı kredilerden yüzde 8'den vadeye göre yüzde 12 ile 18 arasında yükseltilmiştir. Yani 'carry trade'e karşı tedbir alıyoruz. Hem yurt içi hem yurt dışı yatırımcıların mevduat ve fonların brüt gelirleri üzerinden enflasyon ayarlaması da yok, yüzde 17,5 stopaj alıyoruz.

"3,6 trilyona ulaşan deprem harcamalarına rağmen bütçe açığını önemli ölçüde azalttık"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu dönemde ekonomik aktivite ılımlı seyretti ama dezenflasyon süreciyle sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına tekrar ulaşacağız. Son iki yılda küresel büyüme ortalama yüzde 3,2 ama bizim ticaret ortaklarımızdaki -Avrupa Birliği başta olmak üzere- ortalama büyüme yüzde 2,2; bu dönemde Türkiye yüzde 3,5 civarında büyüdü. Dezenflasyonla birlikte biz inanıyoruz ki kademeli olarak büyüme tekrar yükselecek ve OVP döneminde bizim beklentimiz 2,5 milyon vatandaşımıza istihdamın sağlanacağı yönünde.

Mali disiplini tesis ettik ve bunu kararlılıkla sürdürmek zorundayız, sürdüreceğiz. Bakın, cari fiyatlarla yani bugünkü fiyatlarla 3,6 trilyona ulaşan deprem harcamalarına rağmen bütçe açığını önemli ölçüde azalttık. Aldığımız tedbirler sayesinde, millî gelire oranla 2023 yılında bütçe açığını yüzde 5,1'le sınırladık. Evet, ilk gün devir teslimden sonra bana verilen raporda 'Tedbir alınmazsa bütçe açığı millî gelirin yüzde 9,8'ine ulaşacak.' deniliyordu; biz bunu yüzde 5,1'le sınırladık. Geçen sene bütçe açığı yüzde 4,7'ye geriledi, bu sene de çok büyük ihtimalle yüzde 3,1 civarında olacak yani bütçe hedefini de bu sene tutturmuş olacağız. 2026 yılında bu oran yani hedeflediğimiz oran yüzde 3,5. Aslında daha iyi bir performans için tabii ki gayret göstereceğiz. Burada bazı yeni programlar devreye giriyor, personel harcamalarında artışlar var ama bizim kontrolümüzdeki harcamalarda biz sıkı duruşu devam ettireceğiz yani deprem hariç sadece sosyal konut programına, doğum yardımına yönelik ilave kaynak ayırdık. Bunun dışındaki birçok alanda mali disiplini titizlikle devam ettiriyoruz. Bütçe açığının millî gelire oranını OVP dönemi sonunda yüzde 3'ün altına düşüreceğiz yani Maastricht Kriterlerini tekrar sağlayacağız.

"Kamuda tasarruf milletimizin bir talebi"

Kamuda tasarruf milletimizin bir talebi. Biz geçen sene Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni devreye aldık. Bildiğiniz gibi ilk defa bu paketle birlikte çok güçlü bir izleme, denetleme, raporlama ve yaptırım modeli hayata geçirildi. Maliye Bakanlığı olarak 257 kamu idaresini Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi üzerinden izliyoruz. Bugüne kadar yaklaşık 2 bin harcama biriminde denetim yaptık. Bütün tespitlerimizi Cumhurbaşkanlığına ve ilgili idarelere raporladık. Genelge kapsamındaki harcamaların bütçedeki payı on yıllık yani uzun dönem ortalaması olan yüzde 4,6'dan yüzde 3,1'e geriledi. Şimdi, tabii, bütün cari harcamalar bu kapsamda değil; örneğin, savunma harcamaları bu kapsamda değil. Dolayısıyla, o anlamda da detayları ben paylaşırım. Özellikle bir sözcümüz o konuda tabii ki bir hususu ifade etti ama şunun altını çizmek istiyorum: Tasarruf Genelgesi kapsamındaki harcamaların bütçedeki oranı yüzde 4,6'dan geçen sene yüzde 3,1'e, büyük ihtimalle bu sene de yüzde 3'e düşmüş olacak.

"Sabit gelirli vatandaşlarımızın vergi yükünü azaltacak adımlar atıyoruz"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir politikalarımız epey eleştirildi ama müsaade ederseniz birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Burada bizim önceliğimiz, samimi bir şekilde, vergide adalet, vergilemede etkinlik ve kayıt dışılıkla mücadeledir. Vergide adaleti güçlendirmek için son yıllarda önemli birçok düzenleme yaptık. Özellikle sabit gelirli vatandaşlarımızın vergi yükünü azaltacak adımlar atıyoruz. Bakın, Hükûmetlerimiz döneminde asgari ücret vergi dışı bırakıldı. Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kazançlarını tabii ki gelir vergisinden istisna tuttuk. Her ne kadar basit usulün kapsamını daraltsak da hâlen 500 binin üzerinde esnafımız bu istisnadan yararlanacak. Ayrıca, basit usulden çıkmak doğrudan gelir vergisi ödenmesi anlamına gelmiyor, tabii ki kazanç olursa vergi ödenecek.

Bakın, çiftçilerimize yapılan destek ödemelerinden gelir vergisini kaldırdık. Bildiğiniz gibi yem ve gübreden KDV almıyoruz. Tarımsal sulama sistemleri ile bazı tarımsal makinelerde tarımsal abonelere yapılan elektrik teslimlerinde indirimli KDV oranları uyguluyoruz. Gıda ürünlerinde, sosyal konutta KDV yüzde 1'e çekildi. Eğitim, sağlık, giyim, turizm, yeme içme hizmetleri ile meskenlerde kullanılan elektrikte de indirimli KDV oranları uyguluyoruz. Gelir vergisi tarifelerine yönelik epey eleştiri geldi. Program döneminde ve hatta benim geçmişte de görevde olduğum dönemlerde gelir vergisi tarifeleri hep yeniden değerleme oranıyla güncellendi. Aynı şekilde, ücretlilerin yararlandığı ulaşım, yemek bedeli istisnaları da yeniden değerleme oranıyla artırılarak güncellenmektedir. Dolayısıyla, bazı sözcülerin ifade ettiği gibi kesinlikle bu konuda ne son iki buçuk yılda ne de daha önce Maliye Bakanı iken yeniden değerleme oranı uygulanmadığı hususu o anlamda doğru değil.

"Sermaye kesiminden daha çok vergi almak üzere birçok düzenleme yaptık"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; program döneminde yüksek gelir grupları ve sermaye kesimine yönelik vergi yükünü artıran birçok düzenlemeyi hayata geçirdik; müsaade ederseniz, onlardan birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Son iki buçuk yıl içerisinde kurumlar vergisi oranını yüzde 20'den 25'e çıkardık, yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerinden elde edilen kazançların kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardık, banka ve finans kurumları için kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardık yani imalat sanayisinde kurumlar vergisini biz yüzde 24 olarak uyguluyoruz, ihracatçılar için yüzde 20 olarak uyguluyoruz ama finans sektörü için yüzde 30 olarak uyguluyoruz. Bakın, yine bu sene banka ve finansal kuruluşların faaliyet harçlarını yeniden değerlenmiş tutarlar üzerinden ilave yüzde 50 artırdık. İlk defa çok uluslu şirketlere yüzde 15 minimum kurumlar vergisi getirdik. İlk defa Türkiye'de faaliyet gösteren yurt içindeki şirketlere yüzde 10 asgari kurumlar vergisi getirdik. Şirketlerimizin taşınmaz satışlarında uygulanan yüzde 50 kazanç istisnasını kaldırdık. İştirak hissesi kazanç satışı istisnasını yüzde 75'ten yüzde 50'ye düşürdük. Kâr paylarındaki gelir vergisi stopajını yüzde 10'dan yüzde 15'e yükselttik. Kazanç istisnasını daralttığımız yatırım fon ve ortaklıkların gayrimenkul kazançlarını da yüzde 10 asgari kurumlar vergisine tabi tuttuk.

Evet, yat, kotra, tekne ve gezinti gemileri için ÖTV'yi yeniden getirdik. Özel uçak işletmelerine yıllık harç getirdik. İşlenmiş altın ithalatını KKDF'ye tabi tuttuk. Vadeli mevduat gelirleri ile yatırım fonlarında stopaj oranını yüzde 17,5'a çıkardık. KKM'de sıfır olarak uygulanan stopaj oranını yüzde 17,5'a çıkardık. 'Patron fonları' olarak bilinen bazı serbest fonlardan elde edilen gelirlere ilişkin istisnayı tamamen kaldırdık. Gördüğünüz gibi, program başından bu yana sermaye kesiminden daha çok vergi almak üzere birçok düzenleme yaptık. Bu tedbirler sayesinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı ilk defa yüzde 65,5'ten yüzde 61,9'a düştü. Özetle, yaptığımız bu düzenlemeler vergide adaleti güçlendirmiştir. Bununla birlikte, vergi sistemimizde hâlen geliştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır, bu hususlara ilişkin çalışmalarımızı da devam ettiriyoruz.

"Vergi harcamalarını düşürmeye devam edeceğiz"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi harcamalarını da azaltıyoruz. 2023 yılında söz verdik 'Etkin olmayan vergi istisna ve muafiyetlerini gözden geçireceğiz.' dedik ve gerçekten de bu konuda adımlar attık. Bakın, 2023 yılında millî gelirin yüzde 6,5'ine ulaşan vergi harcamaları 2024 yılında yüzde 6,2'ye, 2025 yılında yüzde 5,1'e düşmüştür. 2026'da biz bu oranı yüzde 4,7'ye düşüreceğiz; OVP dönemi sonunda da hedefimiz bunu yüzde 4 veya altına düşürmektir. Vergi harcamalarını da bu kapsamda düşürmeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi yüküne ilişkin tabii ki pek çok değerlendirme yapıldı. Genel vergi yükümüz uluslararası kıyaslamalara göre yüksek sayılmaz ama vergide adaleti ve etkinliği geliştirmek için atacağımız epey adım var. Müsaade ederseniz bazı rakamları paylaşmak istiyorum. Ülkemiz ile OECD ve AB ülkeleri vergi yüklerinin aynı tanımda karşılaştırılabilmesi için sosyal güvenlik primlerinin ve mahallî idare vergi gelirlerinin hesaplara dâhil edilmesi gerekiyor. Şimdi, bakın, bu mahallî idarelerin topladığı bütün vergi ve harçların, sosyal güvenlik sisteminin topladığı bütün primlerin, bizim topladığımız bütün vergilerin millî gelire oranı yüzde 24, OECD'de ortalama yüzde 34,1, Avrupa Birliğinde bunun çok üzerinde. Rakamlara boğmak istemiyoruz ama bütün vergi yükü itibarıyla OECD ülkeleri arasında en düşük 5'inci ülkeyiz. Peki, sorun yok mu? Bakın, onu da anlatayım. Dolaylı vergi yükümüz millî gelire oran olarak yüzde 10,4; aslında OECD ortalamasıyla paralel ama dolaysız vergi yükümüz yüzde 13,5 seviyesindedir, burada sorun doğrudan vergilerin düşük olmasıdır. O nedenle, esas çalışma alanımız bu olacak ve biz önümüzdeki dönemde bu temel sorunu çözmek üzere adım atmaya devam edeceğiz.

"Temel gıda ürünlerinde dolaylı vergi olarak sadece yüzde 1 KDV alıyoruz"

Dolaylı vergilerin adil olmadığı sık sık dile getirilmektedir. Bu konu tabii ki doğrudur ama bakın, yani burada eleştirilerde bir haklılık payı var. Bununla birlikte, dolaylı vergileri uygularken de kendi içinde de miktar adaleti sağlamaya yönelik adım attık. Bakın, vatandaşlarımızın harcamalarında en büyük paya sahip olan temel gıda ürünlerinde dolaylı vergi olarak sadece yüzde 1 KDV alıyoruz. Bunun 2026 yılı bütçe vergisi, gelir vergisi anlamında, KDV anlamında maliyeti tam 449 milyar liradan vazgeçmiş oluyoruz. Yine, eğitimde, sağlıkta, giyimde, yeme içme hizmetlerinde, meskenlerde kullanılan elektrikte yüzde 20 yerine yüzde 10 KDV'yi uyguluyoruz ve 252 milyar liradan vazgeçmiş oluyoruz. Tekrar altını çizmek istiyorum, 2023 yılında dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 65,5; bu sene itibarıyla yüzde 61,9'a düşüyor ve 2023'ten bu yana bu sağladığımız 3,6 puanlık iyileşme aslında 381 milyar liralık farka tekabül ediyor. Zamanım sınırlı, kayıt dışılıkla mücadeleyi kararlı bir şekilde devam ettireceğiz ve sonuç da alıyoruz. Bakın, 2022 yılında beyanname veren mükellef sayımız 3.8 milyondu, bu sene yani 2024 için 5 milyonu aştı, muhtemelen bu artış devam edecek. Gerçekten biz kayıt dışı olanların üzerine gidiyoruz. Evet, esas problem orada ve biz gerçekten de o konuda çaba gösteriyoruz.

"EXIMBANK'ın sermayesini 13,8 milyar liradan 88,4 milyar liraya çıkardık"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faiz konusu epey eleştirildi yani bütçenin faiz yükü. Evet, doğrudur 2023-2025 yılında hem millî gelire oran olarak hem bütçeye oran olarak hem de mutlak rakam olarak faiz giderlerinde artış var. Ama niye? Bakın, büyük ölçüde deprem harcamaları 90 milyar doları kimse bize vermedi, biz bunu borçlandık. Siz ilave 90 milyar doları borçlanırsanız, ilave 3,6 trilyon lira -bugünkü fiyatlarla- tabii ki faiz yükünüz artar. Ama müsaade ederseniz şöyle rakamları da vereyim: Bakın, 20 yıllık ortalamaya bakalım, 2002-2022 yılı faiz giderlerinin millî gelire oranı yüzde 4,6. Evet, yüzde 4,6, program dönemi sonunda biz 3,3'e indireceğiz ama önümüzdeki sene 3,5'la zirveyi bulmuş olacak. Neden? Çünkü son üç yıldır 100 lira borç ödeyip 135 liraya yakın borç aldık. Evet, faiz dışı açık verdik. Faiz dışı açık demek ilave faiz yükü demek ama bizim borç yükümüz düşük, inanıyorum ki programla birlikte faiz yükünün millî gelire oranı, bütçedeki oranı 2027'den itibaren tekrar düşmeye başlayacak. Neden? Çünkü gelecek seneden itibaren iç borç çevirme oranlarını ortalama yüzde 135'lerden yüzde 106'ya, bir sonraki sene de yüzde 95'lere düşürmeyi hedefliyoruz ve tabii ki bunun sayesinde özel sektöre daha çok kaynak piyasada kalmış olacak. Yine, yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı güçlü bir şekilde destekliyoruz, desteklemeye devam edeceğiz. Özellikle, istihdamı korumak için tedbirler aldık ve 2026'da emek yoğun sektörlere istihdamın korunması karşılığında çok daha güçlü destekler vereceğiz. Reel sektörün finansman imkânlarını artırmak için tabii ki hazine kefaletli kredi garanti paketlerini devreye alıyoruz. Bu dönemde reel sektörü desteklemek için EXIMBANK'ın sermayesini 13,8 milyar liradan 88,4 milyar liraya çıkardık. Yine, reeskont kredilerini günlük 300 milyon liradan 4,5 milyar liraya çıkardık, 15 kat artırdık.

"Çiftçilerimizin kullandıkları kredinin faizinin yüzde 70'ini hazine olarak biz ödüyoruz"

Değerli arkadaşlar, bakın, şu anda biz EXIMBANK veriyor, 52 milyar dolar bu sene kullandırmış olacak, 52 milyar dolar çok ciddi bir rakamdır ve biz reeskont kredi faizlerinde en son yüzde 23,9'a düşürdük. Bakın, yine, çiftçilerimizin kullandıkları kredinin faizinin yüzde 70'ini hazine olarak biz ödüyoruz, az değil. Bakın, değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: 1,1 milyon çiftçimize Hazine destekli kredi bakiyesi -ki 800 milyar lirayı aştı- bu sene 182 milyar lira destek verdik. Yine, 776 bin esnafımıza Hazine destekli -ki yüzde 50 faizi biz ödüyoruz- 60 milyar liralık destek verdik. Değerli arkadaşlar, biz çalışanlarımızın, emeklilerimizin de her zaman yanında olduk. Bakın, yirmi üç yıllık bir perspektifle bakalım. Bakın, en düşük memur maaşı reel olarak yüzde 225 arttı. Dolar bazında 238 dolardan 1.183 dolara çıktı. Dolayısıyla bakın, dolar bazında söylüyorum. Bu dönemde dolar enflasyonu yüzde 79 yani 2002'den 2025'e kadar, 2025'in sonuna kadar dolar enflasyonu yüzde 79. Bakın, dolar bazında söylüyorum: En düşük memur maaşı 5 kat artmış. Dolar enflasyonu 1 kat artmamış. Asgari ücret 4,6 kat artmış; en düşük emekli maaşı 10 kat artmış.

"Hayat pahalılığıyla mücadele konusu bizim öncelikli konumuzdur"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda bizim nihai hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyüme, daha adil gelir dağılımı ve kalıcı refah artışıdır. Bu hedefe ulaşırken fiyat istikrarının tesisi, mali disiplinin güçlendirilmesi, sürdürülebilir cari denge ve yapısal dönüşüm temel önceliğimizdir. Uyguladığımız program sayesinde, az önce de ifade ettim, birçok alanda kayda değer ilerleme sağladık. Tabii ki daha katedeceğimiz mesafe var. Özellikle hayat pahalılığıyla mücadele konusu bizim öncelikli konumuzdur, gerçekten çalışanlarımıza alım gücünü artıracak bir politika çerçevesiyle biz yola devam edeceğiz. Uyguladığımız programın hızlandırılması gereken bir ayağı var, o da yapısal dönüşüm ayağıdır. Küresel ekonomide belirsizliklerin arttığı bir dönemde elde ettiğimiz kazanımları kalıcı hâle getirmek, pekiştirmek ve nihai olarak enflasyonu tek haneye indirmek için mutlaka ve mutlaka yapısal dönüşümü de hızlandırmamız lazım. Kamu ihale reformu olmazsa olmazdır, KİT yönetişim reformu, yine, birtakım mahalli idarelere ilişkin mali kurallarının etkin bir şekilde uygulanması da önceliklidir. Bu sayede biz verimliliği ve tabii ki uluslararası rekabet gücümüzü artırarak potansiyel büyümemizi artıracağız. 2026 yılı bütçemizi hazırlarken her zaman olduğu gibi bütüncül bir yaklaşım izleyerek toplumun her kesimini gözettik.

Kapsayıcı mali destek ve tedbirleri önceliklendirdik. Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz. Reel sektörümüz, ihracatçılarımız, KOBİ'lerimiz, esnafımız, çiftçilerimiz, çalışanlarımız için hayata geçirdiğimiz destekler üretimin, istihdamın ve ihracatın sürdürülebilirliğini güçlendirmeyi amaçlayan kapsamlı bir politika bileşiminin ürünüdür. Bu anlayışla, evet, mali disiplinden ödün vermeden ama sosyal hassasiyetleri de gözeterek, yatırımı, üretimi destekleyerek, riskleri de etkin bir şekilde yöneterek Türkiye'yi çok daha güçlü ve müreffeh bir geleceğe taşıyacağız. Sözlerime son verirken bütçe sürecinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 2026 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum."

Kaynak: T24